Geçtiğimiz ay, adını açıklamak istemeyen bir hemşire, çalışma şartlarını iyileştirmek amacıyla düzenlenen iş bırakma eylemine katılmıştı. Ancak eyleme katılan bu hemşire, işveren tarafından disiplin cezası almış ve para cezasına çarptırılmıştı.

Hemşire, aldığı para cezasına itiraz etmek için Kamu Denetçiliği Kurumu'na başvurmuştu. Ancak Kurum, yapılan incelemenin ardından hemşirenin itirazını reddetti ve verilen para cezasının hukuka uygun olduğuna karar verdi.

T.C.TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU

(OMBUDSMANLIK) SAYI : 2023/8001-S.23.13090

BAŞVURU NO : 2023/1398

KARAR TARİHİ : 23/06/2023

RET KARARI

BAŞVURUYA KONU İDARE : HATAY İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ

Sendikal faaliyet kapsamında işe gitmeyen aile hekiminin

BAŞVURUNUN KONUSU :

mağduriyetinin giderilmesi hakkında

BAŞVURU TARİHİ : 26/01/2023

I. BAŞVURANIN İDDİA VE TALEPLERİ

1. Kurumumuza yapılan başvuruda, başvuran özetle; Hatay İskenderun numaralı Aile Hekimliği

Biriminde Aile Sağlığı Çalışanı (hemşire) olarak görev yaptığını, 2022 yılı Ekim ayına ait hak ediş

bordrosunda 176,20 TL’lik ceza adı altında kesinti yapıldığını, söz konusu kesintinin 15/06/2022 tarihinde

sendikanın bir günlük iş bırakma eylemine katıldığından bahisle yapıldığını, bu durumun mahkeme

kararlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil ettiğini belirterek ilgili kesintinin tarafına iade

edilmesini talep etmektedir.

II. İDARENİN BAŞVURUYA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

2. Bilgi – belge isteme yazımıza istinaden Sağlık Bakanlığı’nın sayılı gönderilen cevabi

yazısı ve ekinde yer alan belgelerde;

2.1. Aile sağlığı çalışanlarının 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu kapsamında kendilerinin talebi ile aile

hekimliği hizmet sözleşmesi imzaladığı, hizmet sözleşmelerinin Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme ve

Sözleşme Yönetmeliği’nin “Sözleşmelerin içeriği, süresi ve dönemi” başlıklı 6’ncı maddesi ve mezkûr

yönetmeliğin EK-2 (Aile Sağlığı Çalışanı sözleşmesi) ile belirlenmiş olup, aile sağlığı çalışanlarının kendi

iradeleri ile bilerek ve kabul ederek imzaladıkları hizmet sözleşmesinde çalışma saatleri, izinler ve

yapılacak ödemeler ve kesintiler konusunda hangi yönetmeliklerin esas alınacağının açık şekilde

belirtildiği,

2.2. Aile Hekimliği ödemelerinin, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından Hizmet

alımları (Aile Hekimliği Hizmetleri) Bütçe tertibiyle talep edildiği ve muhasebeleştirildiği, Aile Hekimliği

Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinin 18 inci ve 21 inci maddelerinde bulunan "Sözleşmeyle çalıştırılan aile

hekimine çalışılan gün sayısına göre ödeme yapılır. Sözleşmeyle çalıştırılan aile sağlığı çalışanına, çalışılan

gün sayısına göre ödeme yapılır.” hükmü uygulandığı, hizmetin karşılığı olarak her ay düzenli olarak

bildirilen gün sayısı üzerinden ödeme gerçekleştirildiği ve kesinti yapılmadığı,

2.3. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun “Personelin statüsü ve malî haklar” başlıklı 3’üncü maddesine,

05/12/2018 tarihli ve 30616 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan 7151 sayılı “Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve

Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” un 26’ncı maddesi ile “Aile

hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının yıllık izinleri, yıl içinde çalışılan süre ile orantılı olmak ve ait olduğu

sözleşme döneminde kullanılmak üzere otuz gündür. Ayrıca beş gün kongre ve seminer izni ile yıllık izin

bitiminden sonra mazeretleri nedeniyle beş gün idari izin verilebilir. Evlenme, ölüm, doğum ve emzirme

hallerinde, 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi kapsamındaki sözleşmeli personele ilişkin izin süreleri

uygulanır. Hastalık durumunda, bir mali yılda en çok on günlük dönemler halinde toplam kırk güne kadar

hekimin uygun görmesiyle hastalık izni verilebilir. Bir defada on günü aşan hastalık izni ancak sağlık kurulu

raporu ile verilebilir. Sözleşmeli aile hekimi iken aile hekimliği uzmanlık eğitimi yapmakta olanlar, bu

eğitimleri kapsamındaki hastane rotasyonu süresince izinli sayılır.” hükmünün eklendiği ve bu kapsamda

aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının izin haklarının belirlenmiş olup, izinlere ilişkin iş ve işlemler

açısından ekte yer alan 11/12/2018 tarihli ve E.2669 sayılı genel yazı ile

81 İl Sağlık Müdürlüğünün talimatlandırıldığı,

2.4. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nin “Görevlendirme” başlıklı 16’nci maddesinin

ikinci fıkrasında; “Aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının, görev başında bulunamayacağı durumlar” ın

sınırlı olarak sayıldığı,

2.5. Aile hekimliği uygulaması kapsamında hizmetin devamlılığının teşvik edilmiş olup, diğer hiçbir sağlık

personelinde olmayan şekilde hem hizmet hem de personel lehine düzenleme yapılarak, aile sağlığı

çalışanlarının izin, eğitim ve görevlendirmeleri durumunda belirli şartları taşıyan sağlık personeli ile

anlaşarak hizmetin görülmesini sağlaması halinde ücretinde kesinti olmayacağı, bunun mümkün olmaması

veya anlaşmanın Müdürlükçe uygun görülmemesi halinde ise belirlenen ödeme

kalemlerinin nasıl ve kime yapılacağının detaylı şekilde düzenlendiği,

2.6. Danıştay’ın 2. Daire, 24.10.2017 tarih ve E. 2016/12531, K. 2017/6473 sayılı kararında yer aldığı üzere

Danıştay, sağlık personelinin sendikal faaliyet kapsamında nöbet görevine katılmamasının haklı bir mazeret

oluşturmayacağına ve disiplin yaptırımına konu olabileceğine karar verdiği,

2.7. Bakanlığın iş bırakma eylemlerine yaklaşımı ve süreç yönetiminin 31/10/2003 tarih ve 2003/130 sayılı

“İş bırakma ve işi yavaşlatma eylemleri hk. “Genelge de yer aldığı şekilde olduğu, aile hekimliği

çalışanlarının çok büyük kısmının, bu yöndeki teşvik ve menfi davranışlara itibar etmediğinin Bakanlıkça

bilinen bir gerçek olmakla birlikte, iş bırakma ya da işi yavaşlatma olarak tabir edilen davranışların,

öncelikle sağlık hizmetlerinin ve sağlık mesleklerinin niteliği ile asla bağdaşmayacağının aşikâr olduğu,

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 69 uncu maddesi ile "Tabibler,

diş tabibleri, dişçiler ve ebeler, bu kanunda tasrih edilmeyen ve sair kanunlar ve düzenlemeler ile

kendilerine tevdi edilmiş olan bilcümle vazifenin ifasıyla mükelleftir." hükmü ve Tıbbi Deontoloji

Nizamnamesi ile de, "Tabib ve diş tabibinin başta gelen vazifesi, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine

ihtimam ve hürmet göstermektir. Tabib ve diş tabibi, hastanın vaziyetinin icap ettirdiği sıhhi ihtimamı

gösterir." hükmü vazedilmek suretiyle, bu hususlardaki genel ilke ve kuralların belirlendiği; bu çerçevede,

iş bırakma veya yavaşlatma gibi tutum ve davranışlar sebebiyle, aile sağlığı merkezlerine başvuran

hastaların gerekli teşhis ve tedavi hizmetlerini alamaması gibi bir halin hukukiliğinden ve insaniliğinden

bahsedilemeyeceği ve bu durumun, insan sağlığına hizmet için ihdas edilmiş mesleklerin ve kuruluşların

temel varlık esprisi ile bağdaşmayacağının açık olduğu, bu itibarla, bedenî, ruhî ve sosyal yönden tam bir

iyilik hali içinde yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının en temel insan hakkı

olduğunun ve hangi sebep ve gerekçe ile olursa olsun bu hakkın ihlalinin asla kabul edilemeyeceğinin

hizmetin her safhasında daima göz önünde bulundurulması gerektiği,

2.8. Sağlık meslek mensuplarının, sağlık hizmetleri ile ilgili görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini

kullanırken, Anayasa başta olmak üzere, ulusal veya uluslararası tüm insan hakları belgelerinde ve sağlık

hizmeti sunumu ile ilgili ortak kurallarda, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinde, Hasta Hakları

Yönetmeliğinde ve diğer mevzuatta yer verilen mesleki ve etik kurallar ile ilkelere uymak, mesleğe girerken

ettikleri yemine bağlı kalmak zorunda olduğu, görevlerini, haiz oldukları unvan ve meslekle ilgili mevzuat

hükümlerine göre yürüteceği ve bu mevzuat ile belirlenen görev ve yetkilerin dışına çıkamayacağı, meslek

mensuplarının, mevzuat ile belirlenen kurallara riayet etmemelerinin, hususiyeti ve hassasiyeti olan,

vazgeçilemez ve geciktirilemez nitelikteki sağlık hizmetini aksatacağı; bunun da ilgililerin sorumluluğunu

gerektireceği, keza, mevzuata aykırı davranışları teşvik edenlerin de aynı sorumluluklarının doğacağı ve

ayrıca bu davranışların ve sonuçlarının etik ve insanî yönünün takdir edilmesi gerektiği,

2.9. Bu çerçevede; sağlık hizmetlerini mevzuat çerçevesinde yürütmekle yükümlü bulunan Devlet

memurlarının ödev ve sorumluluklarının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda düzenlendiği, mezkûr

Kanun’un 26 ncı ve 27 nci maddelerindeki tanzimlerde, Devlet memurlarının kamu hizmetlerini aksatacak

şekilde memurluktan kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri veya görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelip

de Devlet hizmetlerinin ve işlerinin yavaşlatılması veya aksatılması sonucunu doğuracak eylem ve

hareketlerde bulunmaları ile greve karar vermeleri, grev tertiplemeleri, ilan etmeleri, bu yolda propaganda

yapmaları, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılmaları, desteklemeleri veya teşvik etmelerinin,

kamu hizmetinin önemi ve mahiyeti itibariyle yasaklandığı, bu suretle kamu görevlilerinin uymakla

mükellef oldukları genel kuralların belirlendiği ve bu hükümlere aykırı davranışlarda bulunan kamu

görevlilerinin, fiilin niteliğine göre mezkûr Kanun’un 125 inci maddesinde öngörülen disiplin cezalarıyla

karşı karşıya kalacaklarının hüküm altına alındığı, aile hekimliği uygulamasının gönüllülük esaslı bir

uygulama olup, uygulamaya öncelikle kamu görevlileri kadroları ile ilişkileri devam etmek suretiyle

alındığı ve ilgili mevzuat hükümlerinde de konuya ilişkin benzer disiplin hükümlerinin uygulandığı,

2.10. Diğer taraftan; bu yöndeki fiillerin işlenmesinin, Türk Ceza Kanunu bakımından da suç olarak telakki

edildiği, mezkûr Kanun’un 236’ncı maddesinde suçun tarifinin yapıldığı ve müeyyidesinin gösterildiği,

keza aynı hükümde, suç sayılan fiilleri aldıkları karar veya yayınladıkları bildiriler vasıtasıyla teşvik eden

kuruluş yöneticilerinin de bir kısım cezai müeyyidelerle karşı karşıya kalacaklarının hüküm altına alındığı,

ilgili mevzuat hükümleri kapsamında kamu görevlilerinin iş bırakma eylemlerine katılmalarından dolayı

kamu idarelerinin kişiler hakkında soruşturma açabildiği veya bazı idari işlemler yapabildiği,

2.11. Aile hekimlerinin hukuki statü olarak, Anayasa Mahkemesi’nin E.2005/10-2008/63 sayılı Kararında

memurlar ve işçiler dışında; kamu hizmetinin gerektirdiği sürekli görevlerde, kamu hukuku ilişkisiyle

çalışanları kapsayacak şekilde “diğer kamu görevlisi” olarak tanımlandığı, bu minvalde Anayasa

Mahkemesinin ilgili kararında, diğer kamu görevlisi olarak adlandırılan ve tam gün hizmet esasına dayalı

bir sistemde, hizmet sözleşmesi karşılığı çalışan, Aile Hekimliği çalışanlarının, Sendikal eylemle ilgili,

görevlerinin başında bulunulmayacağına dair mevzuatlarında hiçbir hüküm bulunmadığı gibi, sendikal

eylem yapılan günlerin çalışma gününe dahil edilip edilmeyeceğine dair de bir hükmün bulunmadığı,

2.12. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinin, Aile Hekimliği Uygulamasında Uygulanacak

İhtar Puanı Cetvelinde, İhtar Uygulanacak Fiillerin, 40 madde halinde, verilebilecek ihtar puanları ile ayrı

ayrı belirtildiği, belirtilen ihtar puanlarının idari işlemlerle ilgili olup, mali işlemlerle ilgili hükümlerin, aynı

yönetmeliğin, 16-17-18-19-20-21-22-23 ve 24. maddelerinde düzenlendiği,

2.13. Aile hekimliği çalışanlarının diğer kamu görevlileri ile benzer şekilde disiplin hükümlerine tabi

olmasının kamu düzeninin sağlanması açısından bir gereklilik olduğu, aile hekimliği çalışanları için yapılan

düzenlemelerin her zaman sağlık personelini koruyucu nitelikte olup ilgili sorularda bahsi geçen soruşturma

ve değerlendirme işlemlerinin İl Sağlık Müdürlüklerince tesis edildiği ve ilgili müdürlüklerce kayıt altında

tutulduğu,

2.14. Aile hekimlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel

çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu kapsamında

kendilerinin talebi ile aile hekimliği hizmet sözleşmesi imzaladıkları, hizmet sözleşmelerinin Aile

Hekimliği Sözleşme ve Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği’nin “Sözleşmelerin içeriği, süresi ve dönemi”

başlıklı 6 ncı maddesi ve mezkûr yönetmeliğin Ek-5 (Aile Hekimi sözleşmesi) ve Ek-6 (Aile Sağlığı

Çalışanı sözleşmesi) ile belirlendiği, aile hekimlerinin kendi iradeleri ile bilerek ve kabul ederek

imzaladıkları hizmet sözleşmesinde çalışma saatleri, izinler ve yapılacak ödemeler ve kesintiler konusunda

hangi yönetmeliklerin esas alınacağının açık şekilde belirtildiği,

2.15. Aile hekimliği uygulaması kapsamında hizmetin devamlılığının teşvik edildiği, diğer hiçbir sağlık

personelinde olmayan şekilde hem hizmet hem de personel lehine düzenleme yapılarak, aile hekimlerinin

izin, eğitim ve görevlendirmeleri durumunda belirli şartları taşıyan sağlık personeli ile anlaşarak hizmetin

görülmesini sağlaması halinde ücretinde kesinti olmayacağı, bunun mümkün olmaması veya anlaşmanın

Müdürlükçe uygun görülmemesi halinde ise belirlenen ödeme kalemlerinin nasıl ve kime yapılacağı detaylı

şekilde düzenlendiği, tabi oldukları kanunlara göre değişmekle birlikte (657, 4924, 663 vb.) Sağlık

Bakanlığı kadrolarında istihdam edilen hekimlere, ilgili mevzuatlar ile belirlenen ücretler ve sınırlamaları

dâhilinde, temel olarak aylık ve döner sermaye ücreti ödendiği, söz konusu hekimlerin hiçbiri için görevleri

başında olmadıkları süre içerisinde anlaşarak hizmetin devamlılığını sağlamaları halinde tam ödeme

yapılacağı şeklinde düzenleme yapılmadığından, görevleri başında olmadıkları süre içerisinde döner

sermaye başta olmak üzere ücretlerinde belirli oranlarda kesinti yapılacağının düzenlendiği,

ifade edilmiştir.

III. İLGİLİ MEVZUAT

3. 18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın;

3.1. “ Sendika kurma hakkı” başlıklı 51 inci maddesi;

“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini

korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe

üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da

üyelikten ayrılmaya zorlanamaz. Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç

işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması

sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. … İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının

kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.”

3.2. “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56 ncı maddesi; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir

çevrede yaşama hakkına sahiptir. … Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini

sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık

kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki

sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.”

3.3. “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74 üncü maddesi;

“…Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri

inceler….”

4. 14/06/2012 tarihli ve 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun “Kurumun görevi"

başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrası; “Kurum, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyet üzerine, idarenin her

türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve

hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.”

5. 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun;

5.1. “Personelin statüsü ve malî haklar” başlıklı 3 üncü maddesi; “Sağlık Bakanlığı; Bakanlık veya

diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı çalışanı olarak

çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakati üzerine,

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki

hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile

hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla

sözleşme yapmaya yetkilidir. … Sözleşme yapılan aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarına, 657 sayılı

Kanunun 4 üncü maddesinin (B) bendine göre belirlenen en yüksek brüt sözleşme ücretinin aile hekimi için

(6) katını, aile sağlığı çalışanı için (1,5) katını aşmamak üzere tespit edilecek tutar, çalışılan ay sonuçlarının

ilgili sağlık idaresine bildiriminden itibaren on beş gün içerisinde ödenir...”

5.2. “Denetim, sorumluluk ve mal bildirimi” başlıklı 6 ncı maddesi; “Aile hekimleri ve aile sağlığı

çalışanları, mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygunluk ile diğer konularda Bakanlık, ilgili mülkî idare ve

sağlık idaresinin denetimine tâbidir. Aile hekimi ve aile sağlığı çalışanları, görevleriyle ilgili ya da görevleri

başında işledikleri veya kendilerine karşı işlenen suçlarda Devlet memurları gibi kabul edilir…”

6. 14/07/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun;

6.1. “Toplu eylem ve hareketlerde bulunma yasağı” başlıklı 26 ncı maddesi; “Devlet memurlarının

kamu hizmetlerini aksatacak şekilde memurluktan kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri veya görevlerine

gelmemeleri veya görevlerine gelipte Devlet hizmetlerinin ve işlerinin yavaşlatılması veya aksatılması

sonucunu doğuracak eylem ve hareketlerde bulunmaları yasaktır.”

6.2. “Grev yasağı” başlıklı 27 nci maddesi; “Devlet memurlarının greve karar vermeleri, grev

tertiplemeleri, ilan etmeleri, bu yolda propaganda yapmaları yasaktır. Devlet memurları, herhangi bir greve

veya grev teşebbüsüne katılamaz, grevi destekleyemez veya teşvik edemezler.”

7. 11/04/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un

69 uncu maddesi; “Tabipler, diş tabipleri, dişçiler ve ebeler bu kanunda tasrih edilmiyen ve sair kavanin

ve nizamat ile kendilerine tevdi edilmiş olan bilcümle vezaifin ifasiyle mükelleftirler.”

8. 19/02/1960 tarihli ve 10436 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin

2 nci maddesi; “Tabip ve diş tabibinin başta gelen vazifesi, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine

ihtimam ve hürmet göstermektir. Tabip ve diş tabibi; hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve mezhebi,

ahlaki düşünceleri, karakter ve şahsiyeti, içtimai seviyesi, mevkii ve siyasi kanaati ne olursa olsun, muayene

ve tedavi hususunda azami dikkat ve ihtimamı göstermekle mükelleftir.”

9. 30/06/2021 tarihli ve 31527 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme

Yönetmeliğinin;

9.1. “Görevlendirme” başlıklı 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası; “Aile hekimi ve aile sağlığı

çalışanlarının, görev başında bulunamayacağı durumlar aşağıda sayıldığı şekildedir: a) İzinli olması. b)

Raporlu olması. c) Sözleşmeli aile hekimliği uzmanlık eğitimi klinik rotasyonlarında bulunması. ç)

Gözaltına alınma, tutuklanma, hükümlülük durumları ile 6284 sayılı Kanun kapsamında uzaklaştırma kararı

verilmesi. d) 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası gereğince görevden uzaklaştırılması durumunda. e) Sağlık

raporuyla belgelendirilmiş ve müdürlükçe onaylanmış olması koşuluyla Bakanlıkça ilan edilmiş bulaşıcı

ve salgın hastalığa yakalanmış olması veya yakalanma riski taşıması.”

9.2. “Aile hekimi ödeme esasları” başlıklı 18 inci maddesinin birinci fıkrası; “Sözleşmeyle çalıştırılan

aile hekimine çalışılan gün sayısına göre ödeme yapılır.”

9.3. “Aile sağlığı çalışanı ödeme esasları” başlıklı 21 inci maddesi; “Sözleşmeyle çalıştırılan aile sağlığı

çalışanına, çalışılan gün sayısına göre ödeme yapılır.”

9.4. “Ödeme zamanı” başlıklı 24 üncü maddesi; “Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarına yapılacak

ödemeler, çalışılan ay sonuçlarının müdürlüğe bildiriminden itibaren on beş gün içinde yapılır.”

10. 01/08/1998 tarihli ve 23420 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hasta Hakları Yönetmeliğinin;

10.1. “İlkeler” başlıklı 5 inci maddesi; “Sağlık hizmetlerinin sunulmasında aşağıdaki ilkelere uyulması

şarttır: a) Bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı

olduğu, hizmetin her safhasında daima göz önünde bulundurulur. b) Herkesin yaşama, maddi ve manevi

varlığını koruma ve geliştirme hakkını haiz olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan

kaldırmak yetkisinin olmadığı bilinerek, hastaya insanca muamelede bulunulur. c) Sağlık hizmetinin

verilmesinde, hastaların, ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve ekonomik ve

sosyal durumları ile sair farklılıkları dikkate alınamaz. Sağlık hizmetleri, herkesin kolayca ulaşabileceği

şekilde planlanıp düzenlenir.”

10.2. “Adalet ve Hakkaniyete Uygun Olarak Faydalanma” başlıklı 6 ncı maddesi; “Hasta, adalet ve

hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu

sağlık hizmetleri de dâhil olmak üzere, sağlık hizmetlerinden ihtiyaçlarına uygun olarak faydalanma

hakkına sahiptir. Bu hak, sağlık hizmeti veren bütün kurum ve kuruluşlar ile sağlık hizmetinde görev alan

personelin adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygun hizmet verme yükümlülüklerini de içerir.” Hükmünü

amirdir.

IV. KAMU DENETÇİSİ SADETTİN KALKAN’IN KAMU BAŞDENETÇİSİ’NE ÖNERİSİ

11. Kamu Denetçisi tarafından yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde, başvurunun reddi yönünde

hazırlanan Ret Karar Önerisi Kamu Başdenetçisi’ne sunulmuştur.

V. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE

A. Hukuka, Hakkaniyete ve İnsan Haklarına Uygunluk Yönünden Değerlendirme

12. Başvuran; Aile Sağlığı Çalışanı olarak görev yaptığını, 2022 yılı Ekim ayına ait hak ediş bordrosunda

sendikal eyleme katıldığından bahisle 176,20 TL’lik ceza adı altında kesinti yapıldığını belirterek tarafına

iade edilmesini talep etmektedir.

13. İdarece gönderilen bilgi ve belgelerin tetkiki neticesinde, bahsi geçen mevzuatlar kapsamında aile

sağlığı çalışanlarına çalışılan gün sayısına göre ödeme yapılacağı hükmü uyarınca başvuranın maaşından

kesinti yapıldığı anlaşılmaktadır.

14. Anayasanın 17’nci maddesi ile yaşam ve vücut bütünlüğü hakkı, 56’cı maddesi ile de sağlık hakkı

teminat altına alınmaktadır. Sağlık hakkı, yaşam ve vücut bütünlüğü hakkıyla yakın ilişki içerisinde

bulunmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesince verilen, 03.10.2013 tarih ve K. 2013/105 sayılı ve

05.03.2015 günlü, K:2015/20 sayılı kararlarda, “Devlet, Anayasa'nın 17. maddesinde kişilere tanınmış olan

yaşam hakkını güvence altına almakla yükümlüdür. Aynı maddede 'Herkes, yaşama, maddi ve manevi

varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.' denilmektedir. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi

varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklarındandır.

Tüm bu haklara karşı olan her türlü engelin ortadan kaldırılması da Devlete ödev olarak verilmiştir.

Belirtilen kurallar bir bütün olarak değerlendirildiğinde insanın sağlıklı yaşam hakkının olmasının, sağlık

hizmetlerinden yeterince yararlanmasına bağlı olduğu görülmektedir. Anayasa, sosyal hukuk devleti

olmanın gereği olarak Devlete sağlık hizmetlerinin sunumunda pozitif yükümlülük vermiş, Devleti bu

haklardan yararlanmayı artıracak önlemleri almakla mükellef kılmıştır. Bu nedenle Anayasa'nın 56.

maddesinde öngörülen sağlık hakkından yararlanma konusunda en geniş ölçekli uygulamaların

gerçekleştirilmesi gerekir. Sağlık hizmeti sunumunun diğer hizmetlerden farklı olduğu açıktır. İnsanın en

temel hakkı olan sağlıklı yaşam hakkı ile bu yaşamın sürdürülmesindeki yeri tartışmasız olan hekimin ve

ona yardımcı olan sağlık personelinin statüsünün de bu çerçevede değerlendirilerek diğer kamu görevlileri

ile belirtilen yönden farklılıklarının gözetilmesi gerekir. Bu farklılıkların bir sonucu da hizmetin sunumu

yöntemlerindedir. Nitekim sağlık hizmetleri doğrudan yaşam hakkı ile ilgili olması nedeniyle diğer kamu

hizmetlerinden farklıdır. Sağlık hizmetinin temel hedefi olan insan sağlığı ve yaşamı, mahiyeti itibarıyla

ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe sahiptir. Bu durum Devletin sağlık alanında farklı uygulamalar

yapma zorunluluğunu doğurmaktadır” ifadelerine yer verildiği görülmektedir.

15. Öte yandan, AİHM tarafından Belçika Dil Hakları Davasından bu yana, “adil denge” adı verilen bir

yöntemle toplumun genel menfaatinin korunması ile temel insan haklarının korunması arasında denge

kurulmaya çalışılmaktadır.

16. Somut olayda, yukarıda anlatılan bilgiler ışığında, yaşanan pandemi sürecinden kaynaklanan toplumun

genel sağlığına ilişkin menfaat ile başvuranın sendikal hakkının korunmasına ilişkin kişisel menfaati

arasında adil denge kurulup kurulmadığının incelenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, başvuranın 2022

yılı Ekim ayında bir gün işe gitmediği, söz konusu periyotta pandemi sürecinin devam ettiği ve özellikle

aşılamanın da yoğun bir biçimde devam ettiği, toplumun genel sağlığının söz konusu olduğu bu dönemde

başvuranın herhangi bir kamu personeli gibi değerlendirilemeyeceği hususları göz önünde

bulundurulduğunda, başvuranın sendikal hakkına ilişkin menfaat ile toplumun genel sağlığına ilişkin

menfaat arasında bulunması gereken adil dengenin toplum sağlığına ilişkin genel menfaat lehine bozulmuş

olmasının, başvurana katlanamayacağı bir külfet yüklediğini kabule imkan bulunmamaktadır.

B. İyi Yönetim İlkeleri Yönünden Değerlendirme

17. İyi yönetim ilkelerine 28/03/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu

Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "İyi

yönetim ilkeleri" başlıklı 6 ncı maddesinde yer verilmiş olup; idareden istenilen bilgi ve belgelerin süresi

içinde ve gerekçeli olarak Kurumumuza gönderildiği, ayrıca idarenin; başvuranla ilgili işlemlerinde

“kanunlara uygunluk”, “hesap verilebilirlik”, “şeffaflık”, “kararların gerekçeli olması” ilkelerine uygun

davrandığı, ancak işleme karşı başvuru yollarını belirtmemesi nedeniyle “karara karşı başvuru yollarının

gösterilmesi” ilkesine uymadığı anlaşılmış olup, idareden bundan böyle bu ilkeye de uyması

beklenmektedir.

VII. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMA

18. 6328 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu Ret Kararının başvurana tebliğ

tarihinden itibaren, ilgili idarenin işlemine karşı (varsa) dava açma süresinden kalan süre kaldığı yerden

işlemeye devam edecek olup Hatay İdare Mahkemelerinde yargı yolu açıktır.

VIII. KARAR

Açıklanan gerekçelerle BAŞVURUNUN REDDİNE;

Kararın BAŞVURANA ve HATAY İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNE tebliğine,

Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisince karar verildi.

Şeref MALKOÇ

Kamu Başdenetçisi