Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, işçinin sendika üyelik bilgisinin kişisel veri olduğunu kabul etti. Ancak, yetki itirazı davasında işçilerin sendika üyelik durumlarının mahkemeye sunulmasının kişisel verilerin korunması kanununa aykırı olmadığına hükmetti.

Kararın bir diğer önemli noktası ise, yetki tespitinde bir başka işkolunda bulunan işyerinin de dikkate alınması isteminin işkolu itirazı niteliğinde olması ve mevcut yetki itirazında ileri sürülemeyeceği yönünde oldu.

İşçi Sendika Üyelik Bilgileri Mahkemeye Sunulabilir

Bu kararla birlikte, işçilerin sendika üyelik bilgilerinin mahkemeye sunulması konusunda belirli bir netlik kazanmış oldu. Ancak, yetki tespiti sürecinde işkolu itirazı ve benzeri konuların dikkate alınması gerektiği vurgulandı.

Yargıtay Kararı: Sendika Üyelik Bilgilerinin Mahkemeye Sunulması Kanuna Uygundur

Yargıtay'ın son kararıyla, işçi sendika üyelik bilgilerinin mahkemeye sunulmasının 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na aykırı olmadığı belirtilmiştir. Zira, söz konusu kanunun ilgili maddelerine göre, işçi sendika üyelik bilgileri özel nitelikli kişisel veriler kapsamında değerlendirilir. Ancak, bu tür verilerin işlenmesi için ilgilinin açık rızası gerekmektedir.

Bununla birlikte, yasal hükümler çerçevesinde belirli durumlarda özel nitelikli kişisel verilerin işlenebileceği vurgulanmaktadır. Yetki tespitine itiraz davalarında, işçi sendika üyelik bilgilerinin dosyaya ibrazı ve mahkemece incelenmesi, 6698 sayılı Kanun'a aykırı değildir.

Mahkemece, uyuşmazlığın çözümü amacıyla sendika üyeliklerine ilişkin kayıtların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan getirtilmesi de yasalara uygun kabul edilmiştir.

Ancak, adil yargılanma hakkının ihlal edilmemesi için davanın taraflarının ispat hakkının korunması gerekmektedir. Bu çerçevede, dosya kapsamına dâhil edilen delillere erişimin engellenmesi, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesine yol açabilir.

Ayrıntıları Dairemizin 26.11.2020 tarihli ve 2020/7861 Esas, 2020/17017 Karar sayılı ilâmında açıklandığı üzere başvuru tarihi itibarıyla yetki tespitine konu işyerinden farklı işkolunda yer alan bir işyerinin dikkate alınması gerektiğine dair itiraz, itiraz konusu işyeri bakımından işkolu itirazı niteliğinde olduğundan, bu itiraz mevcut yetki uyuşmazlığında ileri sürülemez. Bu anlamda yetki başvuru tarihi itibarıyla, tespit konusu işyerinden farklı işkolunda kayıtlı işyerlerinin yetki tespitinde dikkate alınması mümkün değildir.

T.C YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2023/18563

Karar No. 2024/287

Tarihi: 11.01.2024

Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA           

Davacı vekili dava dilekçesinde; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğünün 16.09.2021 tarihli ve 38327 sayılı yetki tespit yazısının 22.09.2021 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiğini, 08.09.2021 başvuru tarihi itibarıyla işyerinde çalışan sayısının 349, sendika üye sayısının ise 175 olduğuna yönelik tespitin hatalı olduğunu, çalışan sayısının 349'dan fazla olduğunu, işyerinin tek olmadığını, bağlı işyerlerinin de bulunduğunu ve bunların sayısının gözetilmesi gerektiğini, daha önce davalı Sendikanın yetki aldığını ancak işletme düzeyinde değil işyeri düzeyinde yetki alınabileceği belirtilerek yetki tespiti işleminin Bursa 2. İş Mahkemesi kararıyla iptal edildiğini, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun reddedildiğini ve Yargıtay tarafından kararın onandığını, müvekkiline ait birimlerin tek bir işyeri niteliğinde olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 41 inci maddesi gereğince işçi sendikası, işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren tarafından yapılan yetki tespit başvuruları karşılanırken, işverenler tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) yapılan işyerlerine ilişkin tescil ve işçi bildirimlerinin esas alındığını, Genel Müdürlükçe Kurulu Sendika Yetki Sistemine, SGK kayıtlarından otomasyon sistemiyle yansıyan bilgiler doğrultusunda işlem yapıldığını, verilen kararın hukuka uygun olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini talep etmiştir.

2. Davalı Türk Metal Sendikası vekili cevap dilekçesinde; davacının soyut iddialarla süreci uzatmaya çalıştığını, müvekkili Sendikanın gerekli sayısal çoğunluğu sağladığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mevcut deliller ışığında davalı Sendikanın yetki tespit tarihi itibarıyla davacı işyerinde toplam 396 işçinin çalıştığı ve 175 sendikalı işçi olduğu, davalı Sendikanın başvuru tarihi itibarıyla yetki tespitine yeter sayıda sendikalı işçi sayısına ulaşamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile yetki tespitinin iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili istinaf dilekçesinde; yetki tespitine itirazın somut deliller içermediğini, davacı tarafın dava dilekçesinde yer alan iddialarının soyut beyanlardan ibaret olduğunu, bilirkişilerin yetki tespitine başvuru tarihi itibarıyla sendikaya üye işçilerin sayısına ilişkin yaptığı tespitlerin hatalı olduğunu, sendika üyeliğinden çekilen ancak çekilmenin geçerlilik kazanması için gereken bir aylık süre geçmeksizin (bir aylık süre zarfı içerisinde) tekrar sendikaya üye olan çalışanların üyelik tarihlerinin, e-Devlet/Kamu Uygulamaları Merkezi üzerinden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca sendikaya aktarılan bildirimlerde çekilme sonrası gerçekleştirdikleri ikinci üyelik başvuru tarihi olarak gösterildiğini, sistemsel hata nedeniyle birçok sendika üyesinin üyeliklerinin yetki tespiti tarihi itibarıylageçerli olmasına karşın hatalı olarak başvuru tarihinden sonraki bir tarihte üye olunduğu şeklinde göründüğünü, ayrıntılı üyelik dökümlerinin istenilmediğini, işyerinde çalışan 34 işçinin farklı işkolunda olması sebebiyle toplam sayı içerisinde yer almaması gerektiğini, keşif yapılmadan veya alanında uzman heyet ile düzenlenmeyen ve işletme değil işyeri olduğuna yönelik tespitlerin dayanaksız olduğunu, başvuru tarihi itibarıyla farklı işkollarında yer alan birim yahut işyerlerinin tek bir işyeri yahut işletme niteliğinde kabul edilmesinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı Türk Metal Sendikası vekili istinaf dilekçesinde; yetki tespitine itirazın somut deliller içermediğini, davacı tarafın dava dilekçesinde yer alan iddialarının soyut beyanlardan ibaret olduğunu, bilirkişilerin yetki tespitine başvuru tarihi itibarıyla sendikaya üye işçilerin sayısına ilişkin yaptığı tespitlerin hatalı olduğunu, sistemsel hata nedeniyle birçok sendika üyesinin üyelikleri yetki tespiti tarihi itibarıyla geçerli olmasına karşın hatalı olarak başvuru tarihinden sonraki bir tarihte üye olunduğu şeklinde göründüğünü, yetki başvuru tarihi sonrası üye olarak görülen işçilerin ilk üyelik tarihlerinin daha eski 08.09.2021 tarihi ve öncesi olduğunu, bilirkişi raporunda 16 işçinin çoğunluk tespitinde dikkate alınmadığını, ayrıntılı üyelik dökümlerinin istenilmediğini, davacı işyerinde çalışan toplam 349işçiden 175'i Türk Metal Sendikasına üye olduğunu, Bursa 2. İş Mahkemesinin 2015/743 Esas sayılı dava dosyasının işbu dosyada dikkate alınamayacağını, farklı işkolunda olan diğer işyerinde çalışan 34 işçinin toplam sayı içerisinde yer almaması gerektiğini, keşif yapılmadan veya alanında uzman heyet ile düzenlenmeyen ve işletme değil işyeri olduğuna yönelik tespitlerin dayanaksız olduğunu, başvuruya konu işyerinde işçilerin dört yıl gibi uzunca bir süre toplu iş sözleşmesinin getireceği sendikal haklar ve koruma sisteminden faydalanamadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bilirkişi heyetinden alınan 23.06.2023 tarihli rapor ile işyerinde çalışan 383 kişiden 162'sinin, yani %42,29'unun Türk Metal Sendikasına üye olduğu, davalı Sendikanın yetki tespit tarihi itibarıyla davacı Şirkete ait işyerinde toplam çalışan sayısına göre sendikalı işçi sayısı dikkate alındığında, davalı Sendikanın başvuru tarihi itibarıyla yetki tespitine yeter sayıda sendikalı işçi sayısına ulaşamadığı, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar; ayrı ayrı istinaf dilekçelerinde belirttikleri sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuşlardır.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun'un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı 53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”

2. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrası da şöyledir:

“Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”

3. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki tespiti için başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi ise şöyledir:

“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir.

(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.

(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.

(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.

(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”

4. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki itirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi de şöyledir:

“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.

(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.

(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.

(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.

(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”

5. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun (6698 sayılı Kanun) 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri.

6. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

7. Anayasa’nın 90 ıncı maddesinin son fıkrası da şöyledir:

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

8. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrası ise şöyledir:

“Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

9. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) “Hukuki dinlenilme hakkı” kenar başlıklı 27 nci maddesi de şöyledir:

"(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.

(2) Bu hak;

a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,

b) Açıklama ve ispat hakkını,

c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,

içerir."

10. Dairemizin 16.06.2022 tarihli ve 2022/7390 Esas, 2022/7935 Karar sayılı ilâmında adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkının açıklandığı ilgili kısmı şöyledir:

"9. Gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine uygun olarak 6100 sayılı Kanun’un27 nci maddesinde düzenlenen “Hukuki dinlenilme hakkı”nın temel unsurları anılan maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

10. Bu unsurlardan ilki bilgilenme hakkıdır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.

11. Bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkıdır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanır. Bu durum silahların eşitliği ilkesi olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre silahların eşitliği ilkesi, davanın bir tarafını, diğer taraf karşısında belirli bir dezavantaj içine sokmayacak şartlar altında, her bir tarafın deliller de dâhil olmak üzere, davasını ortaya koymak için makul ve kabul edilebilir olanaklara sahip olması zorunluluğu şeklinde ifade edilmiştir (Sibel İnceoğlu, Adil Yargılanma Hakkı, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi-4, 2018, s.115).

12.Adil yargılanma hakkının içinde yer alan ve silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı diğer bir hak ise, çelişmeli (çekişmeli) yargılama hakkıdır. Çekişmeli yargılama ilkesinin anlamı, bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, mahkemenin kararını etkilemek amacıyla ulusal yargının bağımsız bir mensubu tarafından bile olsa gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşlerle ilgili bilgiye sahip olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme hakkının tanınmasıdır (Osman Doğru/Atilla Nalbant, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (Açıklama ve Önemli Kararlar) C.1, Ankara, 2012, s.637)."

3. Değerlendirme

1. Öncelikle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, dava konusu yetki tespitine esas alınan işçiler ile sendika üyelik kayıtları bakımından yazılan müzekkereye şifreli yanıt verilmesi ve yetki tespitine esas teşkil eden işçi ve sendika üyelerinin kimlik bilgilerinin davanın taraflarının erişimine açık olmaması şeklindeki uygulama değerlendirilmelidir.

2. İşçinin sendika üyelik bilgisi, 6698 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında özel nitelikli kişisel veriler arasında yer almaktadır. Aynı hükmün ikinci fıkrası gereğince, kural olarak özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır. Bununla birlikte 6698 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kanunlarda öngörülen hâllerde sağlık ve cinsel hayat dışındaki özel nitelikli kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebileceğinden, bu çerçevede değerlendirme yapmak gerekmektedir.

3. Yetki tespitine itiraz davasında çoğunlukla sendikanın gerekli sayıda işçiyi üye kaydetmediği iddiası ileri sürüldüğünden, Mahkemece sendika üye sayısının belirlenmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle sendikanın yeterli sayıda işçinin üyesi olduğunu kanıtlaması gerekmektedir.

4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında da ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu ifade edilmiştir.

5. Belirtmek gerekir ki yetki tespitine itiraz davalarında sendika üyelikleri bakımından iddia ve savunmanın ispatının söz konusu olması sebebiyle, 4721 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 6100 sayılı Kanun’un 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası hükümleri dikkate alındığında, işyeri çalışanı işçilere ilişkin sendika üyelik bilgisi kayıtlarının dosyaya ibrazı 6698 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesine aykırılık teşkil etmeyecektir. Aynı şekilde yargılamayı gerçekleştiren mahkemece de uyuşmazlığın çözümü amacıyla sendika üyeliklerine ilişkin kayıtların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından getirtilmesi 6698 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesine aykırılık teşkil etmez. Öte yandan dosya kapsamına dâhil edilen delillere erişimin engellenmesi, davanın taraflarının ispat hakkına da engel olacağından, adil yargılanma hakkı kapsamında hukuki dinlenilme hakkının da ihlali teşkil eder.

6. Bu itibarla Mahkemece bu açıklamaları içeren ihtaratlı müzekkere yazılmak suretiyle yetki tespitine esas alınan işçi ve sendika üyelerinin açık kimlik bilgilerini de gösterecek şekilde prosedür dosyasının eksiksiz olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından getirtilmesi ve bu suretle hukuki dinlenilme hakkının temini gerekmektedir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

7. Ayrıntıları Dairemizin 26.11.2020 tarihli ve 2020/7861 Esas, 2020/17017 Karar sayılı ilâmında açıklandığı üzere başvuru tarihi itibarıyla yetki tespitine konu işyerinden farklı işkolunda yer alan bir işyerinin dikkate alınması gerektiğine dair itiraz, itiraz konusu işyeri bakımından işkolu itirazı niteliğinde olduğundan, bu itiraz mevcut yetki uyuşmazlığında ileri sürülemez. Bu anlamda yetki başvuru tarihi itibarıyla, tespit konusu işyerinden farklı işkolunda kayıtlı işyerlerinin yetki tespitinde dikkate alınması mümkün değildir.

8. Dosya kapsamında mevcut Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıtlarına göre (1333030) ve (1191101) sicil numaralı işyerleri, tespit konusu işyerinden farklı bir işkolunda yer aldığından yetki tespitinde dikkate alınması olanaklı değildir.

9. Mahkeme kararının gerekçesinde 23.06.2023 tarihli rapor doğrultusunda karar verildiği belirtilmiş ise de anılan raporda işçi isimleri açık bir şekilde belirtilmediğinden, söz konusu rapor denetime elverişli olmayıp hükme esas alınabilecek nitelikte değildir.

10. Bütün bu açıklamalar dikkate alınarak; Mahkemece yetki tespit kararı kapsamındaki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıtları ile SGK kayıtları dosyaya eksiksiz dâhil edilmeli, taraf iddia ve savunmaları çerçevesinde denetime elverişli inceleme gerçekleştirilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalılardan Türk Metal Sendikasına iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.