Son zamanlarda Türkiye’de sağlık sektöründe yaşanan skandallar, kamuoyunda derin bir infial yaratmıştır. Özellikle bazı özel hastanelerde yeni doğan servislerinde meydana gelen olaylar ile gündeme gelen “yeni doğan çetesi” iddiaları ve ardından Muğla'da ortaya atılan aşırı radyasyon dozu skandalı, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi meselesini bir kez daha tartışmaya açmıştır.
Birlik Sağlık Sen Muğla İl Temsilcisi Abdullah Gül’ün gündeme getirdiği iddiaya göre, kamu hastanelerinde hizmet alımı yoluyla görev yapan özel firmaların çektiği radyografilerde hastalara aşırı radyasyon verildiği, bunun da kanser riskini artırdığı öne sürülmektedir. Bu iddiaların doğruluğu elbette bağımsız yargı ve bilimsel otoriteler tarafından araştırılmalıdır. Ancak bu tür olaylar, bize çok net bir gerçeği işaret etmektedir: Sağlık hizmetleri devlet eliyle sunulmalıdır.
Sosyal Devlet Anlayışı Ne Diyor?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde belirtilen “sosyal devlet” ilkesi, devletin tüm vatandaşlarına adil, eşit ve erişilebilir hizmet sunmasını zorunlu kılar. Sağlık, en temel insan haklarından biridir ve bu hakkın özel sektör eliyle değil, kamusal bir sorumluluk olarak yürütülmesi gereklidir.
Özel sağlık kuruluşlarının birincil amacı kâr etmektir. Bu durum zamanla hasta güvenliğinin ve etik ilkelerin arka planda kalmasına yol açabilmektedir. Nitekim son dönemde ortaya çıkan iddialar da bu kaygıyı güçlendirmektedir. Gereksiz tetkik ve tahliller, yoğun bakım süresinin gereksiz yere uzatılması, hatta gereksiz ameliyatlar gibi pek çok olay kamuoyunun vicdanını yaralamaktadır.
Hizmet Alımı Modeli Çözüm mü, Sorun mu?
Ne yazık ki yalnızca özel hastaneler değil, kamu hastanelerinde hizmet alımı yöntemiyle yürütülen işlemlerde de benzer sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle sağlık çalışanlarına verilen yemeklerin kalitesizliği, hijyen eksiklikleri ve personel yetersizlikleri bu uygulamanın ne denli sorunlu olduğunu gözler önüne sermektedir.
Unutmayalım: İnsan Hayatı Pazarlık Konusu Olamaz
Sağlık sektörü, geri dönüşü olmayan hataların yaşandığı bir alandır. Bu yüzden burada yaşanan her skandal, yalnızca bir iddia değil; aynı zamanda devletin asli görevini yerine getirip getirmediğinin bir göstergesidir.
Özelleştirme adı altında sürdürülen politikalar, artık telafisi zor sonuçlar doğuruyor. Devlet, sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmeli; sağlık hizmetlerini insan odaklı bir anlayışla, kamu eliyle sunmalıdır.
Çözüm: Kamusal Sağlık Hizmeti
Tüm bu yaşananlar, bizi tek ve net bir çözüme yönlendirmektedir: Sağlık hizmetleri kamusal bir hizmettir ve devletin asli görevlerinden biridir. Bu hizmet, kamu kurumları aracılığıyla, kâr amacı güdülmeden, etik değerlere uygun biçimde verilmelidir. Kamunun sağlık hizmetini doğrudan sunması, denetimi artırır, maliyeti düşürür ve hasta güvenliğini garanti altına alır.