Devlet memurluğundan istifa edenlerin kamu görevine yeniden dönebilmesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ilgili hükümleri çerçevesinde mümkün olsa da, bu dönüş idare açısından mutlak bir yükümlülük doğurmuyor. Kamu kurumları, başvuru yapan kişinin uygunluğu ve hizmetin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak karar veriyor.
Kamu Denetçiliği Kurumu’nun değerlendirdiği bir başvuruda da bu durum açık şekilde ortaya kondu. 2021 yılında Komiser Yardımcısı olarak göreve başlayan bir kişi, görev yerinde mobbinge uğradığını ve istifaya zorlandığını belirterek mesleğinden ayrıldığını, ardından 92. madde kapsamında yeniden Emniyet Teşkilatına atanmak istediğini ifade etti. Ancak ilgili başvurusu, Bakanlık tarafından yapılan değerlendirme sonucunda reddedildi. Başvurunun reddedilmesi üzerine kişi, Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurdu. Kurum, yaptığı inceleme sonucunda idarenin takdir yetkisini yasal çerçevede kullandığını belirtti ve talebi reddetti.
Kanun Açık: Atama Zorunlu Değil, Takdir Yetkisi Var
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 92. maddesi, memuriyetten çekilenlerin (yani istifa edenlerin) belirli koşullar altında kamu görevine yeniden dönebileceğini belirtse de, bu dönüş için idareye herhangi bir zorunluluk yüklemiyor. İlgili maddede, “iki defadan fazla olmamak üzere kendi isteğiyle çekilenlerden veya çekilmiş sayılanlardan tekrar memurluğa dönmek isteyenlerin, boş kadro bulunmak ve sınıfın niteliklerini taşımak kaydıyla” atanabileceği belirtiliyor. Ancak bu hüküm, atanma talebinin idare tarafından her koşulda kabul edilmesi gerektiği anlamına gelmiyor.
Bu noktada, kamu kurumlarının takdir yetkisi devreye giriyor. İdare, boş kadronun olup olmamasının yanı sıra hizmetin gerekleri, kurumun personel ihtiyacı ve başvuru sahibinin nitelikleri gibi kriterleri dikkate alarak karar verebiliyor. Yani kişinin geçmişte memur olmuş olması ve şartları taşıması tek başına yeterli değil.
Danıştay Kararları da Aynı Yönde
Konuyla ilgili emsal Danıştay kararları da idarenin elindeki takdir yetkisini doğrular nitelikte. Danıştay 5. Dairesi’nin 2006 tarihli kararında, boş kadro bulunması durumunda dahi idarenin, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak değerlendirme yapabileceği, gerekli nitelikleri taşıyan adaylar arasında tercih yapabileceği ifade ediliyor. Ayrıca bu yetkinin keyfi değil, nesnel gerekçelere dayalı şekilde kullanılması gerektiği vurgulanıyor.
Bu karar, yargı mercilerinin idareyi belirli bir kişiyi atamaya zorlamayacağını, sadece takdir yetkisinin kötüye kullanılıp kullanılmadığını denetleyebileceğini de ortaya koyuyor.
İdare Takdir Yetkisini Keyfi Kullanamaz
İdarenin takdir yetkisi olması, bu yetkinin sınırsız olduğu anlamına gelmiyor. Kanunlar, idareye kamu yararı ve hizmetin gereklerine uygun şekilde karar verme yükümlülüğü getiriyor. Her ne kadar idare başvuruyu reddetme hakkına sahip olsa da, bu red kararı objektif ve hukuken geçerli gerekçelere dayanmalı. Kararın gerekçelendirilmesi, idarenin keyfi davranmadığını ortaya koymak adına önem taşıyor.
Kamu Denetçiliği Kurumu da bu ilkeleri dikkate alarak incelediği başvuruda, idarenin başvuruyu değerlendirip reddetmesinde hukuka aykırılık tespit etmedi. Söz konusu kişinin yeniden atanma talebinin kamu yararı ve hizmet gerekleri çerçevesinde uygun görülmediği, dolayısıyla idarenin yetkisini yasal sınırlar içinde kullandığı kanaatine varıldı.
Sonuç: Yeniden Atanma Hakkı Değil, Talep Hakkı Var
Sonuç olarak memurluktan istifa eden bir kişinin tekrar kamu görevine dönme başvurusu, idare için bağlayıcı bir zorunluluk değil. Mevzuat, bu kişilere bir “başvuru hakkı” tanıyor ancak atanma “hakkı” vermiyor. Başvurular, boş kadro durumu, ihtiyaç ve başvuru sahibinin nitelikleri dikkate alınarak değerlendiriliyor ve karar bu çerçevede veriliyor.
Bu nedenle istifa sonrası kamuya dönüş taleplerinde, idarenin değerlendirmesi belirleyici oluyor. Takdir yetkisinin kamu yararı, nesnellik ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda kullanılması ise idari işlemin hukuka uygunluğu açısından kritik öneme sahip.