Sağlık sektöründeki düzenlemelere rağmen, özellikle Sağlık Bakanlığı'nda çalışan olmayan sağlık çalışanları, mali ve özlük haklarının diğer meslek gruplarına göre geride kaldığını düşünerek seslerini duyurmaya devam ediyor. Bu durumu sorgulayan sağlık çalışanları, 4688 sayılı Kanun'un 31. maddesinde belirtilen açık hükme rağmen, sendikaların niçin kendi kanunlarına muhalefet ettiğini merak ediyor.

"Yüce Türk Milleti olarak, Orta Asya'dan bu yana kazandığımız değerleri benimsedik. Dürüstlük, adalet, vatan sevgisi, inanç, ülkü, başkalarının haklarını koruma ve kollama, anne-baba hakkı, komşu hakkı, ve kendimizden olmayanların haklarını muhafaza etmek bizim temel değerlerimizdir," diyen sağlık çalışanları, bu değerlerin günümüzde aşındığına dikkat çekiyor.

Yaşanan dönemin adaletin içini boşalttığı, güçlünün hüküm sürdüğü, mağdurun zalim karşısında ezildiği bir dönem olduğunu ifade eden sağlık çalışanları, sendikacılığın zorlu bir süreç olduğunu vurguluyor. Kendi üyelerini düşünmenin yanı sıra diğer hak sahiplerini de gözetmek durumunda olduklarını belirten sağlık çalışanları, sendikacılığın sorumluluk gerektiren bir görev olduğuna dikkat çekiyor.

4688 Sayılı kanun 31. Maddesi “Toplu sözleşmeye kurumsal hiyerarşiyi bozacak ve aynı veya benzer unvanlı kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları arasında kurumlar arası dengesizliğe yol açacak hükümler konulamaz.” diyor. Sendikalarımız sürekli olarak toplu sözleşmede bu kanunu ihlal ediyorlar ve kimse ses çıkarmıyor. Hatırlatalım 15 Temmuz kalkışmasından önce de kanunları aşındırarak adaleti çalışmaz hale getirmediler mi? Kendilerine özel bir sınıf yaratmadılar mı? onlar KPSS sorularını bile çalarken kendilerince doğru yapıyorlardı ama kanunu çiğneyerek yapıyorlardı. Mit Tırlarını durduranlar da güya devlet adına çalışıyorlardı.

Gelelim Devlet Memuru Personel Rejimine: 6. Dönem ve 7. Dönem toplu sözleşmelere baktığımız da bazı iş kollarında unvan bazında birçok kazanım elde ederken   aynı unvanda başka kurumlarda çalışan personeller mağdur edilmiştir. Devletin bu zamana kadar kurumlar arası dengesizliği gidermek için harcadığı çabalar boşa çıkarılmış, adalet duygusu zedelenmiştir. Bakınız 666 KHK.

Örnek: 6. Dönem Toplu Sözleşmede Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanları ile diğer kurumlarda çalışan sağlık çalışanları arasında dengesizliğe ve mağduriyete sebep olunmuştur. Genel hükümlerde yer alması gerekirken bir hizmet kolunun kazanımı olarak sunulan talep, geçirilmiş ek ödemenin %20 fazla ödenir diyerek diğer kurumlardaki sağlık personeli ek ödemesi ile 23 puanlık bir fark oluşmuştur. 7. dönem Toplu sözleşmede verilen 10 puanla diğer sağlık kurumları arasındaki fark pansuman edilmeye çalışılmış lakin yara kangren olmuştur. Yanlış yanlışla düzeltilmez.

4688 sayılı kanun 31. maddesi ilgili bendinde “Toplu sözleşmeye kurumsal hiyerarşiyi bozacak ve aynı veya benzer unvanlı kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları arasında kurumlar arası dengesizliğe yol açacak hükümler konulamaz.” demiyor mu? Kanunları hiçe saymak, kanuna rağmen talep oluşturmak ve bu talepleri kamu işveren temsilcisine kabul ettirmek kaosa sebep olmaz mı? Neden değer yargılarımız bu derece törpülendi de adalet duygumuzu kaybettik?

Bir konfederasyonun ve bir sendikanın yanlışları haksız elde edilen kazanımlar, diğer konfederasyonun bu haksız kazanımları önleme ve adaleti tesis etme görevi yok mudur? Kanunsuz yapılan uygulamaları iptal ettirmek kendi üyelerinizin kazanımlarının kaybolacağından mı korkulur? Endişeleri nedir de adaletin tesisinden daha ön plana çıkar?  Herkes bir gün aynı adalete ihtiyaç duyacak. Bugün bizlerin göz yumduğu adaletsizlik yarın bizim başımıza gelince veryansın etmeyelim

Saygılarımla…