Türkiye'de, kişi başına düşen tıbbi cihaz sayısının gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığı ortaya çıktı. Son 5 yılda bu sayıda yüzde 40 gibi önemli bir düşüş yaşandı. Ülkemizde, 1 milyon kişiye düşen bilgisayarlı tomografi cihazı sayısı 15 iken, MR cihazı sayısı ise 11 olarak belirlendi. Bu veriler, Türkiye'nin tıbbi cihazlar açısından eksiklik yaşadığını gösteriyor.

Özellikle MR ve tomografi gibi önemli tıbbi cihazlar için aylar sonrasına randevu alabilen hastaların yaşadığı sıkıntının ardında bu rakamların olduğu belirtiliyor. Ancak bu durumun arkasında yalnızca cihaz sayısındaki eksiklik değil, aynı zamanda gereksiz veya 'uygun gerekçelendirilmemiş' MR ve tomografi çekimlerinin fazla olması da bulunuyor.

Türkiye'de kişi başına düşen tıbbi cihaz harcaması 23 dolar seviyesinde. Bu da Türkiye'nin bu alanda diğer ülkelerin gerisinde olduğunu ortaya koyuyor. Ancak, bu sorunların çözümü için adımlar atılması ve sistemin iyileştirilmesi gerektiği belirtiliyor.

Devlet hastanelerindeki randevu sorunu, vatandaşların sağlık hizmetlerine erişiminde önemli bir engel oluşturuyor. Bu nedenle, yetkililerin bu konuya daha fazla önem vererek çözüm yolları bulmaları bekleniyor.

Ancak bir yandan da bazı hastanelerde en gelişmiş cihazlarla çok sayıda hasta görüntüleme hizmetine erişebiliyor. Bir yandan çok sayıda çekim yapılırken hatta gereksiz çekimlerin yapıldığı eleştirisi söz konusu iken, diğer yandan gerçekten görüntülemeye acil ihtiyacı olan hastaların randevu bulamamasının ardında Türkiye'deki sistemin farklı yapısı yatıyor:

Türkiye'de büyük devlet hastanelerinin hemen hemen tamamının görüntüleme birimi özel girişimlere ihale edilmiş durumda; yani kamu için bu görüntüleme birimlerini özel girişimler işletiyor, hasta başına devletten bir ödeme tahsil ediyor.

İhaleler, hasta başına en düşük fiyat teklifi verene gittiği için, ihaleyi alan cihaz bedelini çıkartabilmek için çekim sayısını maksimum düzeye çıkarıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Açılışını Yapacağı Devlet Hastanesi Pazartesi Faaliyette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Açılışını Yapacağı Devlet Hastanesi Pazartesi Faaliyette

Avrupa'da görüntüleme hizmetine ulaşmak çok zor ve pahalı iken, Türkiye bu sistemin bir getirisi olarak bu açıdan çok daha iyi durumda.

Ancak devlet hastanelerinde doktorların bir hasta muayenesine ayırabilecekleri süre çok kısıtlı ve herhangi bir hata olmaması adına görüntülemenin desteğini kullanmak doktor için kurtarıcı oluyor. Ancak böylece görüntülemede yoğunluk da artıyor.

Merkezi konumdaki devlet hastanelerinde, en gelişmiş ülkelerde bulunan en teknolojik cihazlar yer alıyor; bu cihazlar da en efektif şekilde işletilmek için çok yoğun biçimde çalıştırılıyor ancak yine de hastalara yetmiyor.

Hastalar artık hangi devlet hastanesinde hangi cihaz var, onu araştırıp tercihini buna göre yapmaya başlıyor.

Büyük şehirlerin aksine küçük şehirde MR ve tomografiye ulaşmak çok mümkün olmuyor. Bu nedenle küçük kentlerden görüntüleme için büyük şehir hastanelerine gelenlerin sayısı çok artmış durumda.

Türkiye'de halen yapılan görüntülemeleri okuyacak radyoloji doktorlarının sayısında önemli bir eksiklik var. Bu düşüşün yarattığı sorunu çözebilmek için çok kısa sürede asistan sayısını birkaç kat artırmak da kalite sorunu yaratıyor.

Bu durum, özel görüntüleme merkezlerinde yoğunluğun artmasına, hastaların maddi ve manevi olarak sıkıntı yaşamasına neden olabiliyor.

ALZEIMER VAKALARI YÜZDE 100 ARTACAK

Bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye'de nüfusun dünya ortalaması paralelinde hızla yaşlanması, görüntüleme sistemlerinin önemini daha da artırıyor. Bugün Avrupa'da her iki ölüm nedeninden birisini kardiyovasküler ve nörovasküler hastalıklar oluşturuyor.

Düşük ve orta gelirli ülkelerde ise her dört ölümden üçü bu hastalıklardan kaynaklanıyor. Avrupa'da 2050 yılına kadar Alzheimer vakalarında yüzde 100'ün üzerinde artış öngörülüyor. 1990'dan bu yana parkinson vakalarında yüzde 72'lik artış yaşandı.

Yapılan araştırmalara göre 19,2 milyon olan yeni kanser vaka sayısı yüzde 65 artarak 2040'ta yılda 30,2 milyona çıkacak. Kronik hastalık ölümlerinin 2020'den 2030'a kadar 41 milyondan 52 milyona çıkması öngörülüyor. Bu gelişmenin itici güçleri arasında yaşlanma, hızlı plansız kentleşme ve sağlıksız yaşam tarzlarının küreselleşmesi gösteriliyor.